Saat 21:49 günlerden 12 Ekim Cumartesi, trenin kalkmasını beklerken aniden gelen şimdi yazmalıyım isteğiyle buradayım. Aslında yalan söyledim, şimdilik minik kırmızı bir defterdeyim ve buraya ne zaman gelirim bilmiyorum:) maus deneyimi o kadar yoğundu ki, eve geçip (ki bu 2 saat demek) laptobu açmayı bekleyemedim. Özetle bu yazının konusu maus, bu yazının konusu; aklımdan, kalbimden geçenler.
maus Neyin Nesi?
A SPACE TO CREATE, INTERACT & MEET.
Düzenli takip ettiğim bir bültende maus’un açıldığını okuyunca, “Buraya gitmeliyim, burası tam benlik.” dedim ve iletişime geçtim. Hayatımda ilk defa Instagram üzerinden tanımadığım birine ulaşmaya çalıştım, neyse ki hemen döndüler:)
maus Art Space, farklı disiplinleri bir araya getiren; üretim ve etkileşim odaklı sanat alanı. Düzenlediği atölyeler, sergiler, etkinliklerle bir aradalığı yakalamayı ve paylaşımda bulunmayı amaçlıyor.
maus’tan içeri girdiğim anda içimi hüzün, korku, merak, mutluluk, umut kapladı. Nasıl anlatsam, sanki anlatmak, paylaşmak istediğim her şey burada bir karşılık bulabilir gibiydi. Burada bir köşeye çekilip yalnızlığı seçebilir ya da hiç tanımadığım insanlarla bir anda bir şeyler üretmeye başlayabilirdim. Bu hissin his olmaya geçip gerçeklik olduğunu anlamam uzun sürmedi. Tüm hislerim etkinlikte gerçekliğini kanıtladı:)
🧀 Maus’un Peyniri
maus’u maus yapan şey kesinlikle oraya gelen insanların duygudaşlığı, üretmeye ve paylaşmaya olan ilgisi. Bunu test etmek için maus’a tek başıma gittim. Çoğu zaman böyle etkinliklere tek gidip, başka insanlarda tanışmayı deneyimlemeyi seviyorum. Bazen “İyi ki tek gitmişim.” diyorum bazen de “Keşke arkadaşlarımı da çağırsaydım.” diyorum. Bu etkinlikte “İyi ki tek gitmişim.” dedim. Farklı farklı insanlarla tanışıp sohbet ettim. Ne ilginçtir ki, insanlar değişse de sohbetin bağlandığı yer hiç değişmedi: “Başka bir şey istiyorum…” diye devam eden cümleler. Okuduğu bölümden memnun olmayarak bitirmeye çalışanlar, mezun olduğu bölümle hiçbir alakası olmayan işlerde çalışanlar, mezun olduğu işi yapan ama başka arayışta olanlar… Altına imzamı atacak kadar emin olduğum bir şey varsa o da maus’un kıymetli bir topluluk peynirine sahip olduğu. Ender olarak üretilen ve doğru yerden alınmadığında hiçbir tadı olmayan bir peynir ne ise maus’un topluluğu da o’dur.
maus Az Ünlü Müzik Fest
maus’un “fare” kelimesine odaklanan ilk sergisi geçtiğimiz cumartesi “Az Ünlü Müzik Fest” etkinliğiyle sona erdi. Beni en çok şaşırtan şey 4 müzisyenin 3’ünün daha önce hiç sahneye çıkmamasıydı. İlk deneyimleri olmasına rağmen çok rahattılar. O kadar tatlı, sıcak, samimi bir ortam vardı ki. Etkinlikte kaç kişi vardı bilmiyorum ama o an sanki herkes aynı frekanstaydı. Herkeste anksiyete, mutsuzluk, ne yapıyorum ben hissi ve bunlarla beraber neşe, mutluluk gibi çok çeşitli düşünce ve duyguların karışımı vardı. Bu duygular adeta maus’un gri duvarlarında yankılanıyordu.
🪐 Neden Az Ünlü Müzik Fest?
Çünkü, sahneye çıkan 4 sanatçının 3’ü daha önce hiçbir yerde profesyonel olarak şarkı söylememiş. İlk kez sahneye çıkan ve bunu da kendi besteleriyle yapan bu güzel insanları dinlemek çok keyifliydi. Umarım onları daha çok dinleme şansımız olur.
🎀 Az Ünlü Olmanın Avantajları
Trenle tin tin evime dönerken aklımda ve kalbimde birbirinden güzel duygu ve düşüncelerle ayrıldım. Sonra da bu etkinliğin bana neden bu kadar iyi geldiğini düşündüm ve buldum. Çünkü bu etkinlik az ünlüydü, bu etkinlikte paylaşılan her şey samimiydi. İnsan az ünlü olunca; yaptığı hatalardan gocunmuyor, içinden neyi nasıl paylaşmak geçiyorsa öyle yapıyor, kendine filtreler koymuyor. İşte bu yüzden hayatta denemek istediklerimizi denememek için hiçbir bahanemiz yok. İnsan bir kere üretmeye başlayınca üretmeden duramıyor. Korkular, acabalar yavaş yavaş kayboluyor.
Baştan Başlayalım Mı?
Sıla ve Yiğit şarkılarını söylerken birkaç ufak pürüz yaşadılar ve 1-2 dakika durmaları gerekti. Sıla’dan önce sahneye çıkan Yiğit durumu “İlk kez sahneye çıkıyorum, biraz heyecanlıyım.” diyerek tüm doğallığıyla özetledi. Onu dinleyenler olarak biz de alkışlarımızla ona destek olduk. Sonra Sıla çıktı sahneye. Sıla da başlarken 1-2 ufak aksaklık yaşadı ve şöyle dedi: “Baştan başlayalım mı?”. Bizler de alkışlarımızla ona “Tabii ki evet” dedik. Sıla baştan başladı.
🎹Hani bazen başlayamıyoruz, ya da bir şeyler yolunda gitmediğinde çabuk vaz geçiyoruz ya işte böyle anlarda Sıla gibi “Baştan başlayalım mı?” demek lazım. Başlamak için bazen bitirmek gerek, bazen tamamlamak gerek, bazen geri dönmek gerek. Her ne gerekirse gereksin, bir yol bulup başlamak gerek.
Az Ünlü Müzik Fest’ten Seçmeceler
Ben bir,
Ben bir noktayım,
Merak etmeyin hiç rahatsız etmem,
Yine de buradayım,
Duyulmamak görülmemek için,
Küçüldüm,
Küçüldüm,
Ve maalesef deneye deneye,
Yok olmayı öğrendim,
Dünyanın en küçük odasına sığdım,
Ama hala,
Dünyanın kendisi beni taşırırdı,
Gölgemden sızardım,
Dünyanın en küçük odasına sığdım,
Ama hala,
Dünyanın kendisi beni taşırırdı,
Gölgemden sızardım,
Bunları kimseye anlatamadım,
Sadece rüyamda çözmeye yaklaştım,
Bir cevap buldum sandım ama maalesef,
Uyanınca rüyayı çoktan unutmuştum.
- Sıla’nın Nokta şarkısının sözleri
📌 Sıla’yı takip etmek istersen: https://www.instagram.com/slaargun/
📌 Sılayı dinlemek istersen buradan dinleyebilirsin.
Yiğit’in sözleri bana, en son ne zaman gökyüzüne baktığımı düşündürdü. Uzun zaman olmuş gökyüzüne bakmayalı. Çünkü gökyüzü umutlandırıyor beni. Biliyorum, eğer bakarsam yeni hayaller kurarım sonra yine düşerim, umutlarım yine boşa çıkar ve ben yine köşemde gözlerimde yaşlarla kalırım. İşte o yüzden ben gökyüzüne bakamıyorum artık. Ha bir de güneş gözlüklerim çantamda, onları hep yanımda taşıyorum…
Gökyüzüne bakmıyorum ki ben artık,
Neden bilmiyorum,
Yıldızları görmek için,
Bir süre bakmam lazım biliyorum,
Ama istemiyorum,
Biliyorum,
Belki yarın ilgimi çekerse diye,
Güneş gözlüğümü saklıyorum,
Yara bandım ve mendillerimle aynı gözde,
Biliyorum,
Levhaları takip et demişti babam,
Gözüm miyop altı numara,
Yakınlaşmadan göremiyor, uzaktan seçemiyorum,
Biliyorum Neden dışarı pijamayla çıkmıyorum,
Ve yumuşacık pandifimle,
Bilmiyorum,
Biliyorum,
Trafik ışıklarından hiç haz etmiyorum,
Yeşiller sadece,
Ben giderken istemediğim yerlere,
Biliyorum.
-Yiğit Demir
📌Yiğit’i takip etmek istersen: https://www.instagram.com/monvodia/
📌Yiğit’in şarkılarını dinlemek istersen buradan dinleyebilirsin
Furkan’ın sözleri bana söyleyememeyi düşündürdü. Söyleyemediğimiz, içimizde kalan şeyler ne zaman etkisini kaybeder? Söylenmediği için her geçen gün daha da mı büyür?
Unutulmuş bu sokakta senin yüzün,
İçinde kalmış bir şeyler,
Söyleyemiyorsun yine, bakıyorum gözlerine,
Sanki artık orada değiller.
-Furkan Yılmaz
📌 Furkan’ı takip etmek istersen: https://www.instagram.com/willowlutenist/
Selçuk’un damla içindeki yolculuğu geçtiğimiz bültenlerden birinde çizdiğim gözyaşlarıyla kendi damlasının oluşturan, damlanın içinden çıkamayan kızı anımsattı. Sahi ev demek için ne olması lazım? Nereye ulaşmaya çalışıyoruz?
Yolculuğum bir damla içinde,
Yağmurdan yavaş sen görmesende,
Her adımda iyileştiğimde,
Eve ulaşmak için,
Kaç yere ev demeli.
-Selçuk Yonatan Çelik
📌 Selçuk’u takip etmek, projelerini incelemek istersen: linktr.ee/selcukcelik
Bülteni okuduğun için çok teşekkürler. Eğer bültenden keyif aldıysan ve abone değilsen bültene abone olabilir, haftalık olarak bültene erişebilirsin. Bültenden keyif alacağını düşündüğün kişilerle bülteni paylaşabilirsin. 🪄